17 Haziran 2017 Cumartesi

Mahalle Kadınlarının Eşitlik Anlayışı

Bir grup kocalarının hareketlerinden şikayetçi kadın, kendi aralarında kocalarını eleştirmektedir.
-Hizmetçisi mi var canım suyu bile almaktan aciz.
-İnsan da bir gün der ki; bu kadın da çalışıyor, bir gün de şu evi ben süpüreyim. İnsan gavura bile böyle davranmaz.
-Ne demek kadın dediğin çalışmayacak.
-Bazı hocalar da diyor ki Allah'ı peygamberi unutun, kocalarınıza tapın.
- Bıktım sabah akşam dört duvar içinde sil, süpür, uyu.
-Erkeklerin içinde çalışılmazmış, neden çalışılmasın yapacak olan her türlü kötülüğünü yapar.


Buraya kadar diyorsun ki: Ne kadar umutvari yarınlar var.


Sohbet bitiyor. Evine yetişemeyecek olan kadın liseye giden kızını arıyor.
''Ha Merve kızım abin işten gelince yemeği ısıt. Etrafı toparla. Makinayı aç. Babanın çayını koy.''
Kimse de demiyor beş dakika önce ne dedin?
 Altıncı dakika ne yaptın?
Neden koskoca oğlun yemek bile ısıtmaktan aciz?
 Tencereden yemek bile alamayan asalak bir adam yetiştirdiğin için seni tebrik ederiz.
Çok normal bir şeymiş gibi hem kızını da daha lisedeyken şikayet ettiğin haline benzettin.

Sonra hepsi evlerine dağıldı. Umarım dizilerini de kaçırmamışlardır ve Merve de annesi gibi olmak zorunda olmaz.
Kavgada küheylan olan beyler konu su almaya gelince felçli gibi davranmaz.

12 Haziran 2017 Pazartesi

Sınır Meselesi

Kim çizdi bu sınırları çizdi önce bilmiyorum.
Sonra hangi akıllı dur kim nerede yaşıyormuş diye hesapladı?
Hiç utanmadan mühim bir iş bizimkisi diye düşünerek harita yaptı?
Sonra hangi çok bilmiş çıkıp yaşananları  ard arda yazdı?
Bu daha kıymetli bir iş efendim diye övündü.
80 yıllık hayatında ki başlarda daha azdı kültür diye bir mesele ortaya attı ve en kıymetli hazineymiş gibi korudu, kolladı.
Bunu insanlıktan önce yaptı.
Bunu can kıymaya bir sebep gibi düşündü.
Hangi rezil kral 1 dönüm toprak için onlarca cana kıydı?
Bu kadar kısa süren bir ömür için bu kadar önem alan başka bir canlı daha var mıdır?
Elimi kolumu sallayarak Edirne'nin ötesine geçemiyorsam. Belki de Kars'ın bir diğer tarafına hangi canlı bundan bir çıkar sağlayabilir.
Burası benim yaşam alanımdır ahan şu ağacın altına idrar bıraktım diyen aslandan daha yabani.
Şu adam ölse de iki gıdım ziftlensem diyen akbabadan daha zalim ve öleceğinin farkına varan nadir canlılardan birisi olarak.
Neden böyle bir şey yapıyoruz, anlayamadım.

8 Haziran 2017 Perşembe

Biz Bize Benzeriz

Karun dedin Lidya kralını akla getirmek gerek. Hadi getirdik diyelim bizim Karun'umuz kim?
Durun durun hemen cevaplamayın.
Size şak diye cevap vereceğiniz sorular sormayacağım belli.
Karun dedin mi en kudretli alan İnşaat.
İnşaat dedin mi akla reklam, lüks.
Lüks dedin mi?
Beyin de bir aşırılık olmalı.
Aşırılık dediniz mi yakışıklı bir bey.
Yakışıklı bey dediniz mi? Akla araba, kadın, mal ve mülk gelmeli.
Hemen iç açıları toplayalım. Ortalama bir değer bulamadınız değil mi?
Bu bir üçgen, dörtgen ve beşgen değil.
Bunun bir sebebi var.
Bizim Karun'umuz bize benzer.
Bize benzediğinden akla tek bir şey gelmiyor.
Görgü seviyeniz yüksekse aklınıza üç beş isim gelir.
Azıcık akıllıysanız kimden bahsedildiği aşikardır.
Bizim Karun kafasındaysanız, bizim Karun aklınıza gelir.
DESTEKLERSİNİZ.
Hani az da sevmezsiniz.


Ankara Pavyonları

Memurların ana vatanı olarak gözlemlenebilecek ayazlı, soğuk bir memlekettir. Çoğu yerlisi sahip olduğu topraklar sebebiyle müteahhitler tarafından zengin edilmiştir. Çok fazla övülmesinin ve şarkılarının duyulmasının bir sebebi var. Efendim Ankara kışları soğuk yazları, yakıcı. Nüfusu oldukça fazla. Şimdi her biriniz ya da her birimiz bunun iklimle ne alakası var diyorsanız, söyleyeyim.
Toprak ağalığından sonra yeni trend toprak zenginliğidir. Toprak, arsa ne derseniz deyin üzerine inşaat yapılacaksa bir gece de zengin olursunuz. Her asil hanım ve bey bu zenginliği bir gece de kaldırmayabilir. Ne yapacak havalar çılgın bir değişkenlik göstermiyor. Mevsimler birbirine kaydı. Her gün tarhana, bulgur yiyen bünyeler kendilerini pavyona attı.
 Ulus dediniz mi akla çok şey gelebilir ama pavyon işini seviyor ve bu alemlerde para harcamak istiyorsanız, ilk gelmek ve görmek istediğiniz yer Ankara olmalı. Pek fazla pavyon işlerinde bilgi sahibi değilim ve fakat Ulus da kaybolduğum bir gün oraların başka bir memleket olduğunu anladım.

Kumarbazlar için dünyanın merkezi Las Vegas ise pavyonculuğun dünya merkezi Ulustur. Gündüz vakti bile erkek tavus kuşu heybetinde gezinen şirin ve mağrur hanımlar bana, gündüz saat 10 da bile pavyon modası örneği sergilediğinden beri Ankara pavyonlarına olan saygım artış göstermiştir. O yüzden fazlaca kızamam, hoş karşılarım. Çok değil bundan beş sene önce bir ayağında gözü kör eden parlaklıkta rugan ayakkabılar ile gezinip üstüne hiç utanmadan kot pantolon giyen beyler şu an da görünmüyorlar.
Nerede bu saygın yakışıklılar dediğinizi duyar gibiyim. Ha ondan önce de parlak takım elbiseleri vardı. Hepsi bir dolabın en ücra yerine kaldırıldı ve de kendileri İnternette tesbih siparişi verip hunharca siyaset yapmakla meşguller. Fakat bu sizi yanıtmasın dört senedir yanlışlıkla bile geçmediğim Ulus, halen renkli pavyon gecelerine köşe bucak devam ediyor. Bununla alakalı yerleşmiş bir değimi bile vardır.Öyle hemen kurtulabilcekleri bir alışkanlık değil. Olaya sosyolojik açıdan bakalım. Ve bölgelere göre pahalılık nasıl ifade ediliyor, gözlemleyelim.
Mesela Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde geçmişten kalma töre izlerini anlatır, pahalılık ifadesi.
Şöyle söylenir '' Babasının kan parasını da üstüne koymuş.''
Fakat Ankara da hesap geldi mi eğer fazla pahalı bulunduysa buna ''pavyon hesabı'' denir.
Gel gelelim en sona elbette ben de Ankara da doğup büyümüş ve bu kültürü az çok kapmış bir birey olarak bu pavyonların reklamını yapmalıyım.
Bir gece de zengin mi oldunuz?
Ankara havalarının o sıcak ve doyulmaz şarkılarını seviyor musunuz?
Küfür de sınır tanımayan yaratıcı şarkılar eşliğinde Rakı, kavun ve peynir hoşunuza mı gider.
Sezonun en trend konsomatrisleriyle tanışmak ve bir gece de bir servet bağışlamak için sizi Ankaraya davet ediyoruz.
SEDA SAYAN'NIN DEDİĞİ GİBİ;
Çıkın çıkın gelin anacım.

Anlayışsız Hanımlar

Gerek fazla söylenmeden, gerek fazlaca kızıp kırılmadan, gerekse yüksek taleplerden adımız anlayışsıza çıktı.
Anlayışsız mıyız, pek zannetmiyorum. Şayet anlayışsız olsaydık her gün bin bir kahırla aynı mutfağın aynı tezgahını, en az üç kez silemezdik.
Ya da bir çocuk büyütmezdik mesela.
Aynı tavırları, aynı hakaretleri , aynı gereksiz küçümsemeleri dinlemezdik.
Bir şeylere kızmak, bir şeyleri kuvvetlice haykırmak insan doğası gereği bizi yormuş olabilir.
Biz kayıtsızca dinleyen tarafız. Kendimizden bir şeyler verdiğimiz zaman kutsalız.
Aslında bütün dünyanın genelinden ayıralım bu işi mesela Türk kadınları diye ayrı, özel bir başlık açalım.
Yemez yedirir, giymez giydirir.
Dayak yer susar ve bütün bunlara rağmen adı anlayışsız olarak anılır.
Çok konuşurmuş da çok kıskançmışta.
Beyler geçiniz böyle meseleleri.
Saatlerce sarılıp on dakika da biten sarmalar hürmetine.
Her gün rastlayıp bir gün teşekkür etmediğiniz temiz alanlar niyetine.
Kırdığınız yeri gelip karısını dövmesini alkışladığınız, kızdığınız belki, çok da konuşamadığınız erkeklerin utançları nedeniyle biraz susun.