28 Nisan 2017 Cuma

Çamur Gibi

Aslında oyun hamurumuzda vardı.
O yoksa biraz un, biraz su.
Ben her nedense ellerimin çatlamasını seviyordum.
Öyle bölük, pörçük olmasını,
Kolayca bir şekil almamasını,
Kurumasını sonra donup kalmasını zor ama uzun ömürlü bir şeydi.
Herkes çamurla oynuyor gibiydi.
Bazıları hakikaten çamur gibiydi çirkin, can yakan, yapışan, elde avuçta ne kadar güzel olan şey varsa götüren.
Oralardan başlayan bir şeyler var ki bende kolay olan hayatın hiçbir kırıntısına rastlayamadım.
Kime dokunsan o da zor bir şeyler yaşamış.
Kime güzel bir şey anlatsan o daha da güzelini yaşamış.
Kimin gözünün içine baksan daima senden ihtiraslı.
Kime ne için sorsan seni, senden daha iyi anlıyor.
Peki ya neden?
Kimle ne için savaşıyorlar.
Yağmurdan niye kaçıyorlar?
İçimde ki kötü olanlara duyduğum merhamet azaldı.
İçimde yavaş yavaş öfkelenen, benden olmayan , bana yakışmayan bir şeyler oldu.
İçimdekine kızmıyorum.
Kötü olmak istemiyorum.
Bir nasumiyet özledim.
Benden uzakta kalan.
Bana çok yakışan.
Bana bir amaç sağlayan.
Çokları gibi olmak değil.
Çok azları gibi olmak istiyorum.
Dağ başında yeşermiş ismi bile olmayan bir çiçek.
En nadide sesli olmayan ama hiçbir şeye benzemeyen bir bülbül.
Kendi yatağını yavaşça kazmış bir dere gibi.
Kötülük yapıldığını farketmediğim günleri özledim.

Kötülere merhamet edenlerden olmayı özledim...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder