İlk Hayal Kırıklığı
Sekiz, dokuz yaşlarına tekabül eden bir zaman aralığındayım hayatımın. Sonunda kendimi Ayşegül şurada, burada kitaplarından kurtarabilmişim.
Güzel bir kış günü olduğunu hatırlıyorum ve tabi ki hala eksikliğini aradığım, keşke olsa dediğim soba. Annem elinde pek çok şey ve bir kitap.
Kitabı zorla okutturulmak üzerine aldım elime elli sayfa civarı bir kitap . Kapağı oldukça hazin duruyor pek tabii eminim ki Türk filmi gibi bir şey olmalı. Sezercik'e oldukça benzeyen bir karakter fakat bu bir Andersen masalı. İnat etmiş okuyorum. Acaba diyorum sonlara doğru bir evlat edinilme olur mu bir mucize mi yaşanacak fakat yaşanmıyor. Sezercik daima mutlu oluyorsa bu garip kız niye olamasın çok ümitli bir şekilde devam ediyorum.
Çok beter bir üvey anneden bahsediliyor ki ben Sezercik kaybolunca bile ağlayan bir birey olarak okuma hızımın çok düşük olmasından mütevellit acımı derin derin yaşama zamanı buluyorum. Anne diyorum ben bunu okumak istemiyorum. ELBETTE genel-geçer tembelliğim göz önünde bulundurulunca isteğim reddediliyor. Okuma taklidi yapıyorum anlaşılıyor zorla devam ediyorum tam bir dram kitabı fakat dram nedir bilmiyorum.Fakat biçare bir şekilde ümitliyim. Okuduğum, bana okunan her kitapta mutlaka güzel bir bitiş var. Hikaye ilerliyor bir yerden sonra ben kızın yerine kendimi koyuyorum. Bir polise sığınabilir ama polislerde ya polis kıyafeti giymiş kötü biriyse yahut yaşlı bir teyzeden yardım istenilebilir fakat yaşlı teyze yardım etmek istese zaten para verirdi.
Kitabın son sayfalarında, kitapta ismi belirtilmeyen kız da hayal kurmaya başlıyor işte diyorum umutla ,tam zamanı güzel bir bitiş olması için en güzel zaman budur beş cümle daha okudum ki kız bir anda öldü. Allah'ım diyorum yanlış mı okudum dönüp bir daha okuyorum yok yanlış mı anladım acaba. Koşup anneme soruyorum insan donarak ölebilir mi çünkü ölmemiş olması gerekir. Tereddütsüz olabilir cevabını alıyorum Akşam babama bir daha okutuyorum yine bir sonuç alamıyorum yanlış da okumamışım.
O gün çok ciddi bir şekilde babama bir hikaye kötü sonla bitebilir mi demiştim. Babam da neden bitmesin dedi. Çok uzun bir zaman kitabın yanlış yazıldığını ya da yazarın pişman olduğunu düşündüm. Bundan çıkarılacak herhangi bir sonuç olamazdı çünkü her hikaye her film güzel bitmek mecburiyetindeydi.Şaşırdım ümitsiz bir hale büründüm
Dolayısıyla bu kitap hayatımda ki ilk hayal kırıklığımdır ve ileride bir çocuğum olursa kitabın son sayfasını yırtıp başka bir sonla anlatacağım.
Kibritçi kızın donarak ölmediği.
Kibrit satmasına gerek kalmadığı.
Babaannesine henüz kavuşması gerekmediği üzerine...
SEVGİLER...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder