Kızmaya, isyan etmeye, söylenmeye gücü kalmıyor bir saatten sonra insanın.
Gezegenler gibi her birimizin başka bir görevi var.
Birbirimizden habersiz, bir şeyler yapmak zorunda olarak yaşıyoruz.
Acaba diyorum bir horoz sabahları gürültülü bir bağırışla, birilerini uyandırdığının farkında mı?
Mutlaka bir işe yarıyor olmalıyız ki, benim yaptığım en güzel şey kabul etmek.
Bir zamanlar neşe dağıtmak diye düşünürdüm ki değilmiş.
Ben her şeyi olduğu gibi kabul edebiliyorum.
Bu bir çeşit hayat adaptasyonu olmalı.
Kimileri daima kızarak.
Kimi daima mücadele ederek.
Kimi üzülerek.
Kimi vazgeçerek yapıyor, başarıyor bir şeyleri.
Bense bu kısa hayat yolunda kabul etmeyi seçtim.
Kabul ediyorum, kötüleri, zalimleri, hata edenleri acıtanları, daima doğru hareket edenleri.
İşte diyorum sen öylesin, öyle bir ağacın meyvesi, öyle bir denizin suyusun.
Ben başka bir memlekete, başka bir doğaya aitim.
İkimiz de haklıyız, kendi davamızda.
İkimiz de kötü değiliz ama başka memleketlerin çamı, çimeniyiz.
Sonra rahatlıyorum, kendimi de kabul ediyorum.
Peki sen nasıl hayata alıştın, ne yapıyorsun yaşayabilmek için?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder