3 Mayıs 2017 Çarşamba

Yazının Sakinleştirici Etkisi

Cinnet geçirmeye ramak kala bir şeyler yazmaya başladım ve hakikaten gördüm ki yazının böyle kuvvetli bir etkisi varmış.

Pek çok sebebi olmakla birlikte belki de en önemlisi kendi düşünce, fikir dünyanı keşfetmek. Önceleri farkında olsanız dahi yazarken derinlemesine düşünmek zorunda kalıyorsunuz. Ardından gündelik hayatın o bitip tükenmek bilmeyen eleminden tatlı tatlı sıyrılıyorsunuz.

Televizyon, filmler, oyunlar her birisi daha çok sinir stres yaratıyor.

Televizyonda hep birbirine benzeyen programlar.
Oyunda sürekli öl, diril,  küfür duy derdi.

Ha sohbet, muhabbet kısmını tenzih ediyorum. Dedikodudan, kinden, kendini övme hevesliyle yerle yeksan olmayan kaldıysa üç, beş kişi o da muhakkak sakinleştirir.

Toprakla uğraşta öyle bir şey ama cidden yazarken insan bambaşka bir derde sahip oluyor.
Bir başka düşünüyorsun. Neyi, nasıl anlatsam diye düşünmenin yüreğe su serpen de bir tarafı var.

Okumak da lazım bir taraftan birisi tuğla bir diğeri harç vazifesi görüyor. Ayrı ayrı sağlam bir duvar inşaa etmek pek de mümkün değil.

Sıra sıra kelime dizerken hemen sonrakinin kaygısı başlıyor hemen, böyle bi zincilerme rahatlık vaadediyor.

Tabi her şeye de çare midir? Zannetmiyorum. Mesela yan daireden gelen televizyon sesi asla bir ninni değil.
Belki de yazının sonlarına gelmemden ötürü duyuyorum, bilinmez.
Yazmada ısrarcılığı tavsiye ediyor.
Esenlikler diliyorum...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder