1 Mayıs 2017 Pazartesi

Yeni Başlayanlar İçin Karşılaştırmalı Romantizm

Onlarca dizinin romantizmi bir zorunlu bir güzellik olarak işlemesi sonucunda  genç kızlarımız üzerinde bir baskı oluştu , "Ben daha romantikliğini yaşamak zorundayım ve  gerekli her şarta sahibim".

Hakikaten öyle miyiz? Bir yarış içinde herkes, birisi daha sözünü bitirmeden daha güzel bir şey anlatmak istiyor. Aslında kadınlar arasında üzücü olaylar içinde bu durum yaşanıyor fakat acılar paylaştıkça azalır ilkesi bunu haklı gösterebilir. Bir diğer taraftan romantizmin paylaştıkça artan bir şey olmadığı da aşikar.

Her kadının kendini oldukça özel hissetmek istediği artık toplumca kabul edilmiş bir gerçek ama başka bir insanın iyi ya da kötü bir hareketi kişinin ne kadar özel olduğu konusunda bir ölçüt değil. Bir kanıta ihtiyaç duymak gibi düşünülebilir ama şunu da bilmek lazım her ilişki aslında bir parmak izi gibidir. Kendine has, başka bir parmak izine benzemeyen. Yani istatistiğin girişinde ki temel sorular gibi 9 mandaldan herhangi ikisi seçiliyor. O ikisi artık şeklen, mesleki, kültürel, sosyoekonomik ve dahi kişilik olarak ne kadar uygun olursa olsun  o özel bir ikilinin  bir daha tekrarlama olasılığı yok denecek kadar az.

Şimdi oluşturduğumuz ikili de çok güzel taraflar olabilir tabi ki eksiklikler de var olacak. Nasıl ki muhteşem bir insan yoktur, muhteşem olmayan iki insanın muhteşem bir ilişki yürütmesi de mümkün değildir daima bir eksiklik haiz olacak. Bunun romantizmle ne alakası var, diyebilirsiniz. Şöyle ki romantik davranışlar da karakterin duygu ve düşüncesi ile alakalı bir olay.Örneğin, kimileri için yüzlerce balon romantik bir şeyken kimisi için tamamen çocukluktur. Hakikaten böyle bir şey için yanıp tutuşuyor olsaydık böyle bir adamı ya da kadını tercih etmemiz gerekmez miydi?

Şimdilerde romantizm bile bir başkasından öğreniliyor olması, zaten olayı hafifleten bir durum. Bir diziden, filmden ilham alınarak yapılması biraz da bizim çeşitli duyguları yaşayamayıp, yaşatamadığımızın bir nişanı mahiyetinde. Oysa ki basit, hoş, gönülden gelen her şey daima ışıklarla bezenmiş, binlerce defa çalışılmış bir sahneden çok daha duygulu, içtendir.Bir şeyler yapmaya çalışıp karşıdakine de öğretirsiniz o da size pek çok şey öğretir tabi kendi içinde yeni, başka birinin iletişimine benzeyemeyen bir şekilde.

Kimsede olamayan tasarım bir çantanın, ayakkabının, bir elbisenin dahi hoşumuza bu kadar gittiği bir dönem içinde böyle basit şeylerin farkına varmamız ne kadar hüzünlü ve hazin değil mi?

Saygılar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder